BOSPHORUS METAL FEST – Sertliğin Zirvesinde, Metalin Sesi KüçükÇiftlik Park'ta Yankılandı!

Bosphorus Metal Fest 2024, 21 Eylül'de İstanbul KüçükÇiftlik Park’ta gerçekleşti. Moribund Oblivion, Inhuman Depravity, Samael ve Sodom gibi önde gelen metal gruplarının etkileyici performanslarıyla unutulmaz bir müzik şöleni yaşandı.

BOSPHORUS METAL FEST – Sertliğin Zirvesinde, Metalin Sesi KüçükÇiftlik Park'ta Yankılandı!

Bosphorus Metal Fest 2024: Metalin En Karanlık Sesleri KüçükÇiftlik Park'ta Buluştu!

21 Eylül 2024 tarihinde İstanbul KüçükÇiftlik Park, metal müziğin en karanlık ve etkileyici tonlarına ev sahipliği yaparak unutulmaz bir festivale imza attı. AĞIR MEKAN Ekibi olarak konserin farklı noktalarında inceleme alanları oluşturduk. Farklı açılardan farklı farklı bakış açılarıyla konseri izledik. Yer yer bir araya gelip ufak çaplı sohbetlerle anlık değerlendirmelerde bulunduk. Konserin duyurusu yapıldığında ve program açıklandığında, hepimiz aynı düşünceye kapıldık: "Bugün sarhoş olacağız!" Ancak yağmur, bizleri bu sarhoşluktan kurtarıp, ayılmamıza vesile oldu ve bizlere bambaşka bir deneyim sundu. Dokuz farklı grubun sahne performansları izleyicilere hem görsel hem de işitsel bir şölen sundu. Bosphorus Metal Fest, üçüncü kez düzenlenerek gelenekselleşme yolunda emin adımlarla ilerliyor ve bu yolculuğun devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz; zira bu tür bir festivale gerçekten ihtiyacımız varmış. Eski 2000'li yıllardaki çadırlı festival arayışlarımızı ve nostaljik serzenişlerimizi yeniden alevlendiren bu etkinlik, yıllardır metal müziğin mihenk taşlarını oluşturan ve onların izinden giden grupların bir araya geldiği bir şölen sunarak hafızalarımızda yer etmiş anıları canlandırdı. Özenle seçilmiş bu dokuz grup, bizlere sadece bir gün değil, hafızalardan silinmeyecek bir tecrübe yaşattı. Metal müzik tutkunlarını bir araya getiren bu etkinlik unutulmaz anlara sahne oldu.

Sabahın erken saatlerinden itibaren etkisini göstermeye başlayan yağmur, öğleden sonra da devam ederek festival alanına adeta atmosferik bir derinlik kazandırdı. Yoğun yağışın, kısa bir süreliğine durduktan sonra yeniden başlaması, katılımcılar için öngörülemeyen bir deneyim yarattı ve etkinliğin doğasına beklenmedik bir boyut ekledi. Bu meteorolojik değişiklikleri takip ederek, sosyal medya platformlarımız aracılığıyla okuyucularımıza düzenli bilgilendirmeler sunduk. Ancak dikkat çekici olan, hiçbir katılımcının bu hava koşullarından şikâyet etmemesiydi; aksine, çoğu katılımcı, yağmurun ve bulutlu havanın konserin etkileyiciliğini daha da artırdığını belirtti. Yağmurun, ılık bir havada ve etkileyici bir performans sergileyen gruplarla birlikte katılımcılara sunduğu bu eşsiz atmosfer, festivale katılanlar için benzersiz ve unutulmaz bir deneyim olarak kaydedildi.

Metalin Sesi KüçükÇiftlik Park'ta Yankılandı

Bosphorus Metal Fest, bu yıl da metal müziğin güçlü yankısıyla İstanbul’u sallayarak katılımcılara unutulmaz bir müzik ziyafeti sundu. Farklı ülkelerden ve çeşitli tarzlardan grupların bir araya geldiği bu festival, müziğin evrensel dilini bir kez daha tüm açıklığıyla ortaya koydu. Yağmurun ve kasvetli havanın yarattığı büyülü atmosfer altında gerçekleşen etkinlik, müziğin ve doğanın nasıl kusursuz bir uyum içinde var olabileceğini etkileyici bir şekilde gözler önüne serdi.

Festivaller, yalnızca favori grupları canlı izlemekle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda dinleyicilere yeni keşifler yapma imkânı sunan eşsiz birer kültürel deneyim alanıdır. Bu bağlamda, Bosphorus Metal Fest, katılımcılara sunduğu zengin müzikal içerikle, farklı sesleri ve enerjileri keşfetme fırsatı sağlayarak kendine özgü bir deneyim yaşattı. Her bir grup, kendi benzersiz tarzı ve sahne enerjisiyle performans sergileyerek izleyicilere unutulmaz anlar yaşattı ve metal müziğin çok yönlülüğünü bir kez daha kanıtladı.

Bu benzersiz deneyimi kaçıranlar için bir sonraki Bosphorus Metal Fest’i şimdiden not etmenizi tavsiye ederiz. Metalin ateşi bir kez daha yükseldiğinde, biz de orada olacağız!

Festivalden Ağır Notlarımız

Festival alanına vardığımızda, her zamanki ritüelimizi bozmadan çimlere doğru yöneldik; yağmurun ince damlaları üzerimize düşerken, çimenlerin üzerinde oturup biralarımızı yudumlamanın bizde yarattığı huzuru bir kez daha deneyimliyorduk. Belki de bu huzurun kaynağını tam olarak kestiremiyorduk, ancak doğayla iç içe, yağmurun serinliği eşliğinde geçirilen bu anların bizim için neden bu kadar anlamlı olduğunu sorgulamaya da gerek duymuyorduk.

Kapıya doğru ilerlediğimizde, festivalin başlamasına henüz saatler olmasına ve yağmurun şiddetle yağmasına rağmen uzayıp giden bir kuyrukla karşılaştık. Katılımcılar çoktan birbiriyle kaynaşmış; kimileri erken saatlerde dahi içeceklerini yudumlarken, farklı yaş gruplarından insanlar kendilerini derin müzik sohbetlerine kaptırmıştı. Festival alanına girişin planlanandan daha geç gerçekleşmesi nedeniyle herkes sabırsızlıkla kapıların açılmasını bekliyordu. Hava koşulları ve etkinliğin erken saatte başlaması sebebiyle kalabalığın beklediğimden az olduğunu fark etsem de, kapılar açılır açılmaz herkesin hızla yerlerini alması, bu coşkunun büyüklüğünü bir kez daha gözler önüne seriyordu.

Kimileri sahne önünde en iyi yeri kapma telaşındayken, diğerleri yiyecek ve içecek stantlarına yöneliyor (bizde yöneldik), uzun süredir görmedikleri arkadaşlarıyla hasret gideriyorlardı. Uzun zamandır festivallerde karşılaşmadığımız eski dostları görmek gerçekten çok güzeldi. Alanda biraz katılımcıları gözlemledik. Katılımcıların üzerlerindeki grup tişörtlerine bakarak, çoğunluğun hangi performansları merakla beklediğini anlamak mümkündü. Herkesin ortak bir amacı vardı: müziğin birleştirici ve dönüştürücü gücü altında buluşmak ve bu eşsiz deneyimi paylaşmak.

INHUMAN DEPRAVITY

Alana girdikten sonra, eski dostlarla bir araya gelip sohbet ederken ve biralarımızı yudumlarken, birdenbire Kadıköy çıkışlı death metal grubu Inhuman Depravity sahnede yerini aldı ve son derece etkileyici bir performans sergilemeye başladı. Ege Karadayı'nın güçlü ve derin vokallerini duyar duymaz, sahnenin ön kısımlarına doğru ilerlemeye koyulduk. Zaman zaman yaşanan teknik aksaklıklara rağmen, grup üyeleri sahne enerjileri ve profesyonellikleriyle bu pürüzleri başarıyla giderdi. Ülkemizdeki yerli metal gruplarındaki kadın vokaller, müzik sahnesinde giderek daha fazla dikkat çekmekte olup, Ege Karadayı gibi öne çıkan isimler bu alanda yükselmekte... Ege Karadayı'nın güçlü ve etkileyici vokal yetenekleri, sahnedeki varlığıyla izleyiciler üzerinde derin bir etki bıraktı. Kadın bir vokalist olarak sergilediği teknik beceriler ve duygusal ifadeler, performansını hem güçlü hem de unutulmaz kıldı. Ege Karadayı, sahne hakimiyeti ve vokal becerileriyle, metal müzik dünyasında kadınların da en az erkekler kadar başarılı olabileceğini kanıtladı. Onun bu performansı, festivalin genel atmosferine büyük katkı sağladı ve izleyicilere ilham verici ile motive edici bir deneyim sundu.

TORTHARRY

Çekya'dan gelen üç kişilik death metal grubu Tortharry, festivale fazla vakit kaybettirmeden sahnede yerini aldı. 1991 yılından bu yana aktif olan ve 12 albümle müzik kariyerlerini sürdüren grup, küçük kadrolarına rağmen sahneyi etkileyici bir enerjiyle doldurmayı başardı. Gerçekten çok etkileyici bir sahne performansları vardı. Performansları sırasında İstanbul'da bulunmaktan duydukları memnuniyeti sık sık dile getirerek, izleyicilerle sıcak bir bağ kurdular. Kurdukları cümleler gerçekten içimizi ısıttı. Etkileyici performanslarının ardından, sahneyi aynı ülkeden gelen bir diğer grup olan Hypnos'a devreden grubu şahsen biz ekip olarak alkışlarla uğurladık.

HYPNOS

Festivalin atmosferini dramatik bir şekilde değiştiren performans ise Hypnos'a aitti. Sahneye adım attıkları anda yeniden başlayan şiddetli yağmur, grubun melankolik müziğiyle birleşerek benzersiz bir ambiyans oluşturdu. Yağmurdan kaçmak isteyenler kapalı alanlara yönelirken, ben de dahil kalabalığın büyük bir çoğunluğu sahne önünde kalmaya devam etti.

Sırılsıklam ıslanmış bir kalabalık ve Hypnos'un melankolik melodileri, ortak bir tutku için bir araya gelmiş insanların müziğe ve kültürlerine olan bağlılığını gözler önüne serdi. Yağmurla ve çamur demeden mosh pit'e katılanların enerjisi, grubun performansına da yansıdı. Yaklaşık bir saat süren konserlerinin sonunda, yağmur da sanki onlarla birlikte dinmişti.

MORIBUND OBLIVION

Havanın düzelmesiyle birlikte, biraz soluklanmak isteyen kalabalık, sahneye çıkan yerli black metal grubu Moribund Oblivion ile yeniden canlandı. 1999 yılından bu yana 8 albüm ve 3 EP yayımlayarak hem Türkiye'de hem de Avrupa'da tanınan bu grup, festivaller sayesinde daha önce de dinleme fırsatı bulduğum önemli bir isimdi. Saat henüz erken olmasına ve yorgunluğuma rağmen, sahnede onlara eşlik eden alevlerin de katkısıyla, yaklaşık 50 dakikalık performanslarını büyük bir ilgiyle izledik.

Moribund Oblivion'un sahneye çıktığı anda, atmosferdeki enerji anında yükseldi ve izleyiciler arasında derin bir bağ oluştu. Grubun müzikal yetkinliği, sahne varlıkları ve performanslarının bütünlüğü, izleyicilerin beklentilerini fazlasıyla karşılamaktaydı. Aralarda yaptıkları içten teşekkürler ve samimi sohbetlerle, sahne performanslarını daha da zenginleştirerek, izleyicilerle güçlü bir etkileşim kurdular. Bu etkileşim, grubun müzikle olan derin bağını ve dinleyicilerine duydukları saygıyı açıkça gösteriyordu.

Performans boyunca kullanılan alev efektleri, müziğin karanlık ve yoğun atmosferini destekleyerek, izleyicilere unutulmaz bir deneyim sundu. Moribund Oblivion'un enstrümantal becerileri ve vokal dinamikleri, sahnedeki enerjiyi sürekli olarak yüksek tutmayı başardı. Black metal tutkunları için ideal bir performans sergileyen grup, teknik ustalıkları ve sahne hakimiyetleriyle dikkat çekti.

Moribund Oblivion, festivalin ilerleyen saatlerinde sunduğu performansla, katılımcıların beklentilerini fazlasıyla karşıladı. Grup, müziğin birleştirici gücünü en iyi şekilde yansıtarak, hem yerli hem de uluslararası metal camiasında kendine sağlam bir yer edindiğini bir kez daha kanıtladı. Bu performans, festivalin genel müzikal çeşitliliğine önemli bir katkı sağlarken, Moribund Oblivion'un gelecekteki projeleri için de büyük bir heyecan yaratmayı başardı. Harikaydınız!

SCHAMMASCH

Moribund Oblivion'un performansının ardından sahneye çıkan İsviçreli Schammasch, sahnedeki varlıklarıyla adeta bir ritüeli andıran gizemli bir atmosfer yarattı. Etnik motiflerle bezenmiş kostümleri, siyah yüz boyaları ve izleyicilere sırtlarını dönerek yaptıkları sessiz selamlarıyla, başka bir diyardan gelmiş gibiydiler. Bu teatral giriş, beklentileri yükseltmekle kalmadı, aynı zamanda grubun karanlık ve mistik imajını da pekiştirdi.

Müzikal anlamda her ne kadar herkeste aynı etkiyi bırakmamış olsalar da, sahnedeki duruşları ve enstrüman hakimiyetleriyle dikkat çektiler. Özellikle seçtikleri setlist, grubun diskografisindeki karanlık ve derin parçaları içermesi benim için güzeldi çünkü setlistteki parçaların çoğunu grubu merak ettiğimde açtığım parçalardı. Dolayısıyla daha önceden dinlediğim ve merakla beklediğim parçaların büyük bir kısmını sahnelediler. Bu durum, hem grubu tanıyanlar hem de ilk kez keşfedenler için hoş bir sürpriz oldu. Sahnedeki teatral performanslarıyla görsel açıdan bir ziyafet sundukları kesin; fakat bazı izleyiciler müzikal anlamda beklediklerini bulamamış olabilir.

Yine de, yaklaşık 40 dakika süren bu mistik yolculuk boyunca, Schammasch kendine has tarzını ve atmosferini sahneye başarıyla yansıttı. Performansın sonunda aldıkları coşkulu alkışlar da bunun bir kanıtı niteliğindeydi. Schammasch sahneden çekilirken, İskandinav karanlığını sahneye taşıyacak olan Norveçli black metal grubu Ancient'ın heyecanı salonda hissediliyordu. Bu geçiş, konserin temposunu ve karanlık ruhunu koruyarak geceyi daha da unutulmaz hale getirdi.

ANCIENT

Havanın kararmaya başlamasıyla birlikte, sahne önünde toplanan kalabalığın sayısı arttı ve birazdan sahne alacak grup için insanların heyecanı yükselmeye başladı. İlk kez Türkiye'de sahne alan Ancient, sahneye adım attığı andan itibaren İskandinav black metalinin özünü hissettirdi. Ancak grup, Norveç black metal sahnesinin karanlık olaylarıyla ilişkilendirilmemesine rağmen, 90'ların başındaki ünlü sahnenin bir parçası olarak kabul ediliyor ve black metalin klasikleşmiş isimlerinden biri olarak anılıyor. Bu anlamda, sahnedeki yaklaşık 50 dakikalık performansları boyunca, Norveç'ten gelmemiş olsalar bile onlara ait olduğunu düşündürecek bir atmosfer yarattılar. Ancient, sahnedeki varlıkları ve müziğiyle sadece İskandinav black metalini değil, aynı zamanda bu türün gotik ve atmosferik yönlerini de yansıttı. Performans boyunca, bu iki unsuru başarılı bir şekilde harmanlayarak izleyicileri adeta bir büyünün içine çektiler.

LEGION OF THE DAMNED

Ancient'in ardından, sahne önündeki kalabalık daha da yoğunlaştı ve beklenen an yaklaştıkça heyecan doruğa çıktı. Hollanda'nın güçlü temsilcilerinden Legion of the Damned, sahneye çıkmak üzereydi. 1992 yılında OCCULT adıyla kurulan ve 2006'ya kadar bu isimle birçok albüm yayımlayan grup, daha sonra Legion of the Damned adıyla müzik kariyerine devam etti. Thrash metal, death metal ve belirli ölçüde black metali ustalıkla harmanlayan grup, özenle hazırlanmış setlist'leri, güçlü vokalleri ve korku, kıyamet, karanlık okült ve dini temalara atıfta bulunan şarkı sözleriyle izleyicileri adeta büyüledi.

Yenilik arayışına girmeden, kendi çizgisini koruyan riff'lerle, çiğ ve agresif bir sound'u başarılı bir prodüksiyonla sunarak kanımızı kaynatan bir sahne performansı sergilediler. Legion of the Damned, enerjisi yüksek ve tutkulu performansıyla izleyicilere unutulmaz anlar yaşattı.

AĞIR TOPLAR: SAMAEL VE SODOM

Gecenin en etkileyici performanslarından birini sergileyen, sahnede bulundukları süre boyunca izleyicileri resmen coşturan ve gözlerimi bir an olsun ayıramadığım İsviçreli endüstriyel black metal grubu Samael hakkında çok not tuttuk hatta konser bittikten sonra eve gidip notlarımı kaleme dökmek için sabırsızlanıyordum...

Samael, diğer gruplardan çok daha farklı bir yapıya sahipti. Grup 1987'den bu yana aktif olarak sahne almaya devam ediyor. Sahnedeki uyumları ve sıra dışı müzikal yetenekleri, daha önce tanık olmadığımız bir senkronizasyon ile birleşerek izleyiciye eşsiz bir deneyim sundu. Vorph'un geri planda kalan gitarı, ancak ön planda olan etkileyici vokali, ışıklandırmalar, alevler ve müzikle birleşerek, grubun koreografisiyle desteklenen adeta bir görsel ve işitsel şölen yarattı.

Samael grubu, 1996 yılında çıkardıkları Passage albümü'nden itibaren canlı performanslarında davul kullanmıyor ve bunun yerine programlanmış davul ve sample'lar kullanıyor. Bu değişiklik, grubun davulcusu Rodolph'un ayrılmasından sonra gerçekleşti. Bu noktadan itibaren, Xytraguptor (kısaca Xy) davul çalmayı bırakıp klavyeye geçti ve bütün davul partisyonlarını programlayarak gruba yeni bir yön verdi. Grubun Passage albümü ile başlayan bu tarzı, konserlerde duyulan tüm davul seslerinin Xy tarafından önceden programlanmış ve sampler cihazları kullanılarak sahneye taşınması şeklinde devam etti​.

Bu yöntemle grup, metal müziğe farklı bir boyut kattı ve geleneksel davul düzeneklerinden uzaklaşıp endüstriyel ve elektronik seslere yöneldi. Özellikle Passage albümü ve sonrasındaki dönemlerde, sahnede kullanılan elektronik öğeler ve programlanmış davullar, grubun müzikal kimliğini belirgin şekilde değiştirdi. Bu yaklaşım, grubun 1996 yılında Z7, Pratteln (İsviçre)'de gerçekleştirdikleri ilk canlı performanstan itibaren büyük bir turne ile Avrupa'ya açılmasıyla da desteklendi​.

Karanlık, mistik ve gizemli yönlerinin bu deneyimden büyük ölçüde etkilendiğini ve bunu kendi tarzlarından ödün vermeden bize aktardıklarını fark etmek mümkün. Dört kişi olmalarına rağmen sahneyi bu denli güçlü bir şekilde doldurabilmek her grubun başarabileceği bir şey değil. Samael, müzikal çeşitliliği ve sahne hakimiyetiyle, metal müzik camiasında öncü bir rol üstlenmektedir ve biz bir daha gelmelerini dört gözle bekliyoruz.

Sodom, sahneye çıkacağı saat yaklaştıkça artan kalabalık ile birlikte herkesin gözlerini sahneye kilitlemişti. Vokal ve bas gitarda Tom Angelripper, davulda Toni Merkel ve gitarlarda Frank Blackfire ile Yorck Segatz’ın yer aldığı 4 kişilik dev kadro, dinleyicilerini fazla bekletmeden alkışlar eşliğinde sahneye çıktı. Mavi ışıkların arasında, seyircilere verdikleri içten selamlar ve "Procession to Golgatha" şarkısıyla güçlü bir başlangıç yaptılar. "Nuclear Winter", "The Saw Is the Law", "Agent Orange", "Outbreak of Evil" gibi önemli parçaların yer aldığı setlist'leriyle tempoyu hiç düşürmeden, 1 saat 17 dakika boyunca unutulmaz anlar yaşattılar.

Yorgunluğun unutulduğu, ellerin havadan inmediği ve herkesin şarkılara eşlik ettiği bir atmosfer düşünün. Sodom'un bu performansı, sadece müzikal üstünlüklerini değil, aynı zamanda sahne varlıklarının ve izleyici ile kurdukları güçlü bağın da bir göstergesiydi. Grubun enerjisi yüksek ve tutkulu performansı, izleyicilere unutulmaz anlar yaşatarak, festivalin genel atmosferine büyük katkı sağladı. Sodom, metal müzik sahnesindeki kalıcı etkilerini bir kez daha kanıtlayarak, hayranlarına ve yeni dinleyicilerine unutulmaz bir deneyim sundu.

Bu iki ağır topun performansları, festivalin müzikal çeşitliliğini ve yüksek standartlarını gözler önüne sererken, katılımcılara hem duygusal hem de fiziksel anlamda yoğun bir deneyim yaşattı. Samael ve Sodom'un sahnedeki varlıkları, metal müziğin gücünü ve birleştirici etkisini en iyi şekilde temsil ediyor ve gelecekteki festivaller için de yüksek beklentiler oluşturuyor.

Konser sırasında dinleyiciler için unutulmaz olan bir diğer deneyim ise, Tom Angelripper'ın sahneye Venom tişörtüyle çıkması ve bununla yetinmeyip setlist'lerine Venom'dan "Leave Me in Hell" parçasını eklemeleriydi.

Konserin sonunda, grubun mütevazı selamları ve tüm tezahüratlara rağmen yeniden sahneye çıkmadan ayrılmalarıyla Sodom performansı son buldu ve böylece Bosphorus Metal Festivali'nin de sonuna gelmiş olduk.

SODOM Setlist

Bosphorus Metal Fest 2024, İstanbul KüçükÇiftlik Park’ta metal müziğin en karanlık ve etkileyici tonlarını bir araya getirerek unutulmaz bir festivale imza attı. Yağmurun atmosferi daha da büyüleyici kıldığı bu özel günde, dokuz farklı grubun sahne performansları izleyicilere hem görsel hem de işitsel bir şölen sundu. Inhuman Depravity'den Samael ve Sodom gibi ağır toplara kadar uzanan bu müzikal çeşitlilik, katılımcılara unutulmaz bir gün yaşattı.

Festivalin başarısında emeği geçen herkese, organizasyonu gerçekleştiren ve metal müzik tutkunlarını bir araya getiren ekibe sonsuz teşekkürler. Bu tür etkinliklerin, yalnızca müzik severleri bir araya getirmekle kalmayıp aynı zamanda metal müziğin kültürel ve sanatsal zenginliğini de kutladığını bir kez daha gördük. Bosphorus Metal Fest, üçüncü kez düzenlenerek gelenekselleşme yolunda emin adımlarla ilerliyor ve bu tür bir etkinliğe gerçekten ihtiyacımız olduğunu bir kez daha kanıtladı.

Gelecek yıl için şimdiden takvimlerinizi işaretleyin; çünkü bu müzik şöleninin devam etmesi gerekiyor. Metal müziğin birleştirici gücü altında buluşacağımız bir sonraki Bosphorus Metal Fest'te yeniden görüşmek üzere! Metalin ateşi bir kez daha yükseldiğinde biz de orada olacağız!